Şekil 1’de görüldüğü gibi dünyadaki suyun %97’si tuzlu sudur. Tatlı suyun büyük kısmını da ulaşması oldukça zor olan buz dağları ve buzullar oluşturmaktadır. Yer altı suları ve yüzey suları insanların içme ve kullanma suyu olarak temin edebildikleri sular olup bunların da miktarı ve kalitesi yıldan yıla, iklime, nüfusa veya ihtiyaca göre değişmektedir. Tatlı su kaynaklarının bu denli az olması, kaynakların korunması, geri kazanılması ve geliştirilmesi gerekliliğini açıkça göstermektedir.
İhtiyaç duyulan suyun büyük çoğunluğuna göller ve ırmaklar kaynaklık eder. Yer üstü tatlı sularından olan bu göller ve ırmaklar ise var olan toplam suyun yalnızca %1’ini oluşturur.
Birleşmiş Milletlerin (BM) hazırladığı Tablo 1’de görüleceği üzere, nüfus yoğunluğu ve temiz su kaynakları her kıtada birbirlerine paralel bir oranda görünmemektedir. Su bolluğu yaşayan bölgeler olduğu gibi, ilerde çok daha ciddi sıkıntılara yol açabilecek su kıtlığı çeken ülkeler de mevcuttur [2].
Su Kaynaklarının Yer Yüzünde Dağılımı (BM verilerine göre)
KITALAR | NÜFUS (%) | SU KAYNAĞI (%) |
Kuzey Amerika | 8 | 15 |
Güney Amerika | 6 | 26 |
Avrupa | 13 | 8 |
Afrika | 13 | 11 |
Asya | 60 | 36 |
Avustralya ve Adalar | 1 | 5 |
SU KAYNAĞI | MİKTAR KM 3 | % |
Denizler | 1.348.000.000 | 97.39 |
Tatlı Sular | ||
Kutuplardaki Buzullar | 27.820.000 | 2.01 |
Yeraltı Suları | 8.062.000 | 0.58 |
Göller ve Nehirler | 225.000 | 0.02 |
Atmosferdeki Buhar | 13.000 | 0.0001 |
TOPLAM | 1.384.120.000 | 100 |
Dünya nüfusunun %30’undan fazlası yetersiz su kaynağı problemiyle mücadele etmektedir. Bu oran, hızla artan nüfus, artan kullanım gereksinimleri, doğal dengeyi bozabilen iklim değişiklikleri, küresel ısınma ve bilinçsiz kullanım gibi birçok sebepten dolayı önümüzdeki on yıl içinde %60’lara varan bir orana ulaşabilecektir. 2025’te 2 milyara yakın insanın su sıkıntısı çekeceği öngörülmüştür [2].
Dünya yüzeyinde toplam su miktarının küçük bir kısmını oluşturan tatlı su, kişi başına oldukça yüksek bir miktar olan yaklaşık olarak yıllık 22.770 m3’e denk gelmektedir. Ancak kişi başına düşen bu yüksek miktara rağmen su sorunun ortaya çıkmasının nedeni kısıtlı bir kaynak olan suyun zaman ve mekan açısından değişken olmasıdır. Kuzey Avrupa, Kanada ya da Muson ikliminin hakim olduğu yerlerde su fazlalığı bulunmaktayken dünyanın özellikle yarı kurak ve kurak bölgelerinde su sıkıntısı yaşanmaktadır. diğer ülkelere göre daha fazla su kaynağına sahip görülmekle birlikte, esasen su zengini bir ülke değildir.
Şekil 2. Dünyadaki Suyun Kullanım Alanları
Dünyadaki su kaynakları ve kullanım alanları oransal olarak çeşitlenebilmektedir. Kullanım suyunun oransal olarak dağılımına baktığımızda %69 tarım amaçlı, %19 endüstriyel ve %12 ev tüketimi oranlarıyla karşılaşılmaktadır. Şişelenmiş sular dâhil olmak üzere içecek ve gıda sektöründe tatlı su payı %1’in bile altındadır. %69 tarım amaçlı kullanılan suyun da büyük bir kısmı bilinçsiz kullanımdan ötürü verimliliğini kaybetmektedir.
Hem yüzeydeki sulardan hem de yeraltı sularından çok fazla su çekmenin etkileri acı olmaktadır. En dikkat çekici örnek ise; Şekil 4 ve 5’te gösterildiği gibi Aral Denizi’nin ve Çad Gölü’nün boyutundaki şiddetli azalmadır.
Şekil 4. Aral Gölü
Her geçen zaman, dünya genelinde su kaynaklarımız azalmakta ve asla farkına varamamaktayız. İnsanlar su kaynaklarımızın tükenmekle karşılaştığı bu dönemde, sınırsız kaynağa sahipmişçesine düşünmeden savurgan şekilde kullanmaktadır. Oysaki her damla suyun hayatımızda geri dönüşü olmayan kayıplara sebep olduğu bilinse, belki de şu an Aral Denizi, Çad Gölü, Urmiye Gölü vb. içler acısı görüntüler olmayacaktı.
Şekil 5. Çad Gölü
Batı Afrika’da, Kamerun ve Nijer sınırlarının yakınında bulunan Çad Gölü, son 50 yılda tamamen ortadan kaybolmuştur. 1963 yılında Çad Gölü’nün yüzeyi 25.000 km2‘de ölçülürken yıllar içinde hacimce% 95 küçülmüş ve 2015 yılında yüzey alanı yaklaşık 1.350 km2 olarak ölçülmüştür [5].
Şekil 6. Great Salt Gölü
Büyük Göller Araştırmaları Dergisi’nin yaptığı araştırmalara göre, Eylül 2014’te, gölün 1970’lerde sahip olduğu ortalama büyüklüğünün % 12’si olduğunu ortaya koymuştur [8]. 2017 yılında, Urmiye Gölü’ne ait bir raporda ise, su seviyesinin 3 cm azaldığını ve alanının, iki haftalık bir süre boyunca 36 km kare küçüldüğü söylenmiştir [9].
Şekil 7. Urmiye Gölü